Çocuk Eğitiminde Sınırlar Ve Disiplin




Çocuklar, kurallarını bilmedikleri bir dünyaya doğarlar. Anne babalarının ve çevresindekilerin kendilerinden ne beklediğini bilmezler ve şiddetle bunları bilmeye ihtiyaç duyarlar.

 

Büyüdükçe kendilerinden beklenenlerin değişmesi ve çeşitlenmesi ise, durumu daha da zora sokmaktadır. Sınırlar, bu öğrenme ve keşfetme sürecinde çok önemli bir role sahiptir, ama ana babaların öğretmeye çalıştığı dersler ve gönderilen sinyaller çok net olmadığı zaman, kolayca yıkılabilirler.

 

Aslında, yetişkinler için de durum çok farklı değildir. Yeni bir yere taşındığımızda ya da yeni bir işe başladığımızda oradaki mevcut düzenin yazılı ya da yazılı olmayan kurallarını bilmemek, bizleri de kaygılandırır. Bir takım yönergeler ihtiyaç duyarız. Yaptığımız davranışlar beğenildiğinde ya da tepki gösterildiğinde, bunun sebebini ve çözümünü öğrenmek isteriz. Kendimizden emin olamayız, kaygı ve gerginlik hissederiz.

 

Sınırların yeterince açık olmadığı ailelerde yaşayan çocuklar da aynı şeyi yaşarlar. Dünyayı tanıyıp, kendi başlarına bir şeyler yapmaya başladıklarında, yeni yeni ilişkiler kurmaya başladıklarında değişik tepkilerle karşılaşırlar. Bunlarla başa çıkabilmeleri için ihtiyaçları olan en önemli rehber, net sinyallerdir. Onaylanmayı ve takdir görmeyi isteyen çocuklar, hangi davranışın bu olumlu duygulara götürdüğünü öğrenmek için, net mesajlara ihtiyaç duyarlar. Mesajlar ve çizilen sınırlar anlaşılır ve tutarlı olduğu sürece, çocuklar için onları anlamak ve uygulamak kolay olacaktır. Sınırlar net olmadığında, çocuklar bu sınırların dışına çıkıp başlarını belaya sokabilirler.

 

Çocuklar, çevreleriyle olan ilişkilerinde nerde durmaları gerektiğini deneyimleyerek öğrenirler. Zaman içinde yaşadıklarından çıkarımlarda bulunarak, yetişkinlerin güç ve kontrollerinin derecesini belirlerler. Bunun için de takip ettikleri yol oldukça etkilidir: “Yapmak istediklerini yap ve izle”. Çocuklar güç, otorite ve kontrol konusunda evde aldıkları dersleri asla atlamaz, biriktir ve ileride mutlaka karşımıza çıkarırlar.

 

Çocukların hepsi, yeterlilik ve yeteneklerini fark etmek ve var olanın üzerine çıkarabilmek için, kendi yaşamlarına ait özgürlük, güç ve kontrole ihtiyaç duyarlar. Yenidoğan döneminden başlayarak çizilmesi gereken sınırlar, çocuğa ihtiyaç duyduğu özgürlük, güç ve kontrol imkanını sağlar. Çocuklara çizilecek sınırların genel hatlarını, ebeveyn belirlemekle birlikte, çocuğun kişilik özellikleri; sınırların şekillendirilmesinde, esnetilmesi ya da genişletilmesinde önemli bir etkendir. Ayrıca, her yaş için farklı düzey ve biçimde olmak üzere yeniden ayarlanmalıdır. Belirlenen sınırlar, esnek ama gevşek olmayan; belirli ama tartışılamaz olmayan; tutarlı ama gerektiğinde değişebilir; zorlayacak ama incitmeyecek ve örselemeyecek nitelikte olmalıdır.

 

Çocuklarımız, bizlerin “ana-baba” olmamıza ihtiyaç duyarlar. Yani, güvende güvende hissetmelerini sağlayacak sınırları çizmemizi ve belirlediğimiz sınırları korumada kararlı olmamızı beklerler. Güven ve devamlılık duyguları bunlara bağlıdır. Sınırlar güven verir. Çocuklar, hatlarını bildiği alanlarda kendilerini güvende hissederler. Çünkü sınırı nereden ve nasıl zorlarsa ne ile karşılaşacağını bilir. O yüzden gereksiz hamleler yapmaz. Böylece, çocuğa ana-babalık konusunda yetkin olduğumuz mesajını da vermiş oluruz ki; bu çok önemli bir hediyedir ve çocuğa çok iyi hissettirir.

 

Çizdiğimiz sınırların geniş, gevşek ve belirsiz olması, bir anlamda sınır olmaması anlamına gelir. Bu durum, çocuk için ürkütücüdür. Çünkü bu koşullarda çocuk, neyi, ne zaman, nasıl ve ne için yaptığını ya da yapması gerektiğini bilmediği için, gerçek yaşama dair işe yarar deneyimler elde edememektedir. Kurduğu ilişkilerde tutarlı olamamakta, kendi sınırlarının nerede bitmesi gerektiğini bilememekte, başkalarının özgürlüğünü göz ardı edebilmektedir. Çok geniş olan sınırlar çizen bir ailede çocuk durumu şöyle algılamaktadır: Anne babamın izlememi istediği yolu çok iyi biliyorum. Ama bu yolu izlemek isteğime bağlı, zorunlu değilim. Sınırları görmezden gelebilirim, kabul edilebilir davranışların dışına çıkabilirim”. Sonuç olarak; sınırlar açısından kontrolsüz ailelerde, çocuklar sorumluluk kazanamazlar, çünkü onaylanamayacak davranışları ve seçimlerinden sorumlu tutulmazlar. Kontrolsüzlük, öğrenmeyi azaltır ve aşırı bir test etmeye yol açar.

 

Sınırların çok katı, tartışılmaz ve değiştirilemez olduğu ailelerde de sıkıntı yaşanır. Bu tarz ailelerde çocuk durumu şöyle algılamaktadır; “Anne babamın izlememi istediği yolu çok iyi biliyorum. Ama bu yolu izlemem çok zor ve sıkıcı. Çünkü bu yol çok dar”. Aşırı kontrollü ailelerde, çocuklara yeni yollar deneme ve araştırma için gereken özgürlük verilmemekte ve öğrenme için gereken zeminler engellenmektedir. Aşırı kontrol, öğrenmeye engel olur ve isyankarlığı körükler.

 

Çocukların uygun yaşam becerileri geliştirebilmeleri ve sorumluluk sahibi bireyler olabilmeleri için; açık, dengeli, tutarlı ve net kurallara ihtiyaçları vardır. Dengeli sınırlar, çocukların yeni beceriler edinmek için, ihtiyaç duydukları alan ve özgürlüğü sağlar. Sınama ihtiyaçlarını azaltır, isyankârlığı engeller ve sorumluluk duygusu kazanımına yardımcı olur. Dengeli kontrol, sağlıklı büyüme ve gelişme için olanak verir.

 

Söz konusu kavram sınırlar olunca, disiplin kavramını da açıklamak gerekmektedir. Disiplin yerleşik anlamından farklıdır ve daha fazlasını ifade etmektedir. Disiplin, katı kurallar ve ceza çeşitlerinin toplamı değildir. Sınırlandırmak, bilgi vermek ve eğitmektir. Evde kullanılan kurallar, çocuğun disiplin anlayışının temelini oluşturmaktadır. Erken yaşlarda “Çocukerkil bir ailenin hükümdarı” olmak dışarıdan onaylanabilir, hatta sevimli görünse de, küçük hükümdar bir süre sonra ailesi için dahi, ürkütücü olabilmektedir.

 

Ev içindeki disiplin sorunlarının önlenmesi, anne babaların can alıcı önemdeki bir sorumluluğudur. Bu sorumluluk temelde dört etkileşim alanı içerir:

 

  • Anne babanın çocuklarını sevme biçimi,
  • Anne babanın anne babalık etme biçimi,
  • Anne babanın birbiri ile ilişki kurma biçimi,
  • Anne babanın çocuklarını eğitme biçimi.

 

Bu dört etkileşim alanında birbiri ile tutarlı olarak yapılacak değişiklikler, karşımıza disiplin duygusu gelişmiş, sorumluluk sahibi, öğrenmeye hevesli, kararlarının arkasında durabilen, özgür bireyler çıkaracaktır. Sonuç olarak tanımladığımız bireylere ulaşmanın yolu, bizlerin doğru anne babalar olmamızdan geçiyor.

Gülnur TANYERİ KESGİN

Uzman Psikolog