İlk Resmi Ayrılık




Gelişen dünyanın yaşam koşulları, bizleri yeni yaşam şekilleri geliştirmeye ya da mevcut koşullara uyum sağlamaya zorluyor. Ebeveyn olmanın önkoşulu da, sanıyorum tüm bu uyum sağlama çabalarının merkezine çocuğumuzun oturtması… Hayatımıza girdiği andan itibaren; nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde, hayatımızın tam ortasına oturuveren çocuklarımız için yaşamı yeniden düzenlemeye başlamak gerekiyor ivedilikle.

Anne çalışmıyorsa durum, görece çok kolaydır. Sadece annenin bebek bakımı ile ilgili bilgilerini pratikleştirmesi ve gününü en efektif biçimde düzenlemeyi –bebeğin izin verdiği ölçüde- öğrenmesi gerekmektedir. Şimdilik, -en azından 3 yaşına kadar- herhangi bir sorun görünmemektedir.

Anne çalışıyorsa; anneanne, babaanne ya da yakın akrabalar gözden geçirilir. Uygun bir akrabamız bebeğe bakmayı kabul ederse, çalışmayan anne pozisyonuna yakın bir durum yakalanmış olur. Ve şimdilik, -en azından 3 yaşına kadar- herhangi bir sorun görünmemektedir.

Eğer bu kişiler bakım veremiyorsa, yakın çevrede zengin referanslı bir bakıcı aranır ve bulunur. Şanslıysak, birinci ya da ikinci bakıcıda beklentilerimizi karşılayan kişi ile karşılaşırız. Yine diğer koşullarda olduğu gibi, sorun en azından 3 yaşına kadar çözümlenmiş görünmektedir.

Aksi takdirde hem bebek, hem de ebeveynler için, şartla içinden çıkılmaz bir boyuta doğru ilerlemeye başlar. Yavaş yavaş hiç istenmemekle birlikte tüm yollar, bebeklere bakım veren Önokul ya da kreşlere çıkmaktadır. Aslında bu durum, “kaçınılmaz nokta”ya biraz daha erken gelinmesi anlamına gelmektedir. Çünkü yukarıda saydığımız diğer uygun alternatiflerde de sonunda gelinecek noktadır. Yapılan tüm çalışmalar göstermektedir ki, her çocuk okul öncesi eğitim almalıdır. Bu eğitimi alma şansına sahip olan ya da bu “kaçınılmaz nokta”ya gelen çocuklar, okulöncesi eğitimi almamış çocuklara göre, gerek eğitim gerekse sosyal hayata bir hayli önce başlamaktadır. Unutulmamalıdır ki; eğitimimiz, sabır düzeyimiz, çocuğumuza ayırabileceğimiz nitelikle zaman ne kadar olursa olsun, çocukların akran gruplarından öğrenebileceği şeyleri karşılamamız mümkün olmamaktadır.

Tüm bu değişik koşulların bizi getirdiği nokta, çocuğunuz için en uygun kreşi bulma noktasıdır. Her ebeveynin kreş ararken öncelikleri ve değerlendirme kriterleri farklı olabilmektedir. Fakat bu öncelikler nasıl sıralanırsa sıralansın kreşin ev ya da iş yerine yakınlığı, uygun fiziksel koşullar, hijyen, orada yaşayan çocukların mutlu görünüp görünmedikleri, öğretmen nitelikleri, kurumiçi eğitim programları, çocuklara yönelik aktiviteler, yönetici nitelikleri, kurumun tarihçesi, gruptaki öğrenci sayısı, grupların oluşturulma koşulları vb mutlaka incelenmesi gereken etmenlerdir.

En uygun kreşi belirlediğimizde, ne yazık ki sorunumuzun sadece bir kısmını çözmüş oluyoruz. Bu noktada bizi bekleyen, oldukça duygu yoğun sahneler… çünkü, bu nokta aslında bizim çocuğumuzla ve çocuğumuzun bizimle yaşayacağı “İlk Resmi Ayrılık”…

Çocuğumuzu kreşe başlatma kararını hangi koşullarda vermiş olursak olalım, bu her iki taraf için de çok kolay bir süreç değildir. Bu sürece hazırlanırken kendimize ve çocuğumuza söylediğimiz ve hissettiğimiz şeyler, yaşayacaklarımızda son derece belirleyicidir. O’nun kreşe başlaması bizi ne kadar kaygılandırıyor olursa olsun, bu duyguyu olabildiğince ussallaştırmalı ve bu duygunun çocuğumuza geçmemesi için elimizden geleni yapmalıyız. Çünkü unutmayalım ki; kaygı bulaşıcı bir duygudur.

Ebeveyninin, kendisinin okula başlamasıyla ilgili olarak bu kadar endişeli olduğunu gören çocuk doğal olarak ‘gideceğim yer nasıl bir yer ki annem bu kadar üzülüyor’ şeklinde düşünebilir. Ya da ‘annem aslında beni okula göndermek istemiyor, ben gitmek istemezsem annem de sevinir.’ Kararını verebilir. Bu aşamada çocuğumuza okula gitmesinin gerekçelerini yaşına uygun bir seviyede kreş hayatıyla ilgili kaygılandırmadan, büyük taahhütlerde bulunmadan açıklamalıyız. Kesinlikle kreşe başlamanın, O’nu büyük bir ağabey ya da abla yapacağı, okula başladıktan sonra artık hata yapmaması gerektiği, eğer hata yaparsa öğretmenin ona çok kızacağı, arkadaşlarının onunla oynamayacağı ya da dalga geçecekleri gibi şeyler söylememeliyiz. Bu tarz söylemler, çocuğumuzun hiç tanımadığı insanlara dair önyargılar geliştirmesi dışında bir işe yaramayacaktır. Çocuğa bundan böyle biz işe giderken onun da okula (ya da kreşe) gideceği, orada çok iyi anlaşacağı öğretmenleri ve arkadaşları olacağı, bir sürü yeni oyunlar öğreneceği ve çok eğlenceli saatler geçireceği yönünde şeyler söylenmelidir. Bu yaşayacaklarının bizi çok heyecanlandırdığı ve mutlu ettiği söylenerek bu süreçte alabildiğince motive edilmeli ve her koşulda onu destekleyeceğimiz anlatılmalıdır. Kreşe başlama sürecinde –bu süreç, her ne kadar kreş yönetimiyle beraber planlanmalı ise de- eğer herhangi bir alıştırma sürecine izin verilmiyorsa bu konuda ısrar edilmeli, hem ebeveynin hem çocuğun, bu yeni duruma adaptasyonu ile ilgili olarak bir alıştırma periyodu yaşanmalıdır. Bu sürecin ne kadar olması gerektiği tamamen çocuğa bağlıdır. Bazı çocuklar; izin verilirse kreş hayatının sonuna kadar annesiyle kreşe gitmeyi talep edebilecekken, bazı çocuklar; ikinci ya da üçüncü günde etrafta diğer çocukların annelerinin olmadığını fark ederek annesinin gitmesini isteyebilir. Burada önemli olan, kreşteki öğretmeni ve arkadaşları ile kuracağı ilişkinin çocuğa hissettirdikleridir. Çocuk, orada güvende olduğunu, eğlendiğini, sevildiğini, merak edildiğini ve özlendiğini hissettiği andan itibaren alıştırma süreci tamamlanmış demektir. Çocuğun bu duygularını ebeveynler sözel ifadelerinden, yüz ifadesinden ya da oyunlarından çıkarabilirler. Sabah evden çıkarken yaptığı davranışlar da önemli göstergelerdir.

Alıştırma sürecinde tavsiye edilen ilk gün, çocuğun okulda anne-baba ya da bakım veren kişiyle birlikte, 1.5-2 saat kalmasıdır. Öğretmen çocuğu sınıfa birlikte gitmeye ikna etmeye çalışmalıdır. Çocuk reddederse, bakım veren kişinin de sınıfa çocuk ile girmesine izin verilmelidir.  Öğretmen çocuğu arkadaşlarıyla tanıştırdıktan sonra sınıftaki materyalleri tanıtır. Çocuğun ilgisini çektiğini düşündüğü materyalle oynamayı teklif eder.

Çocuğun bunu kabul etmesi, kaygı seviyesinin çok yüksek olmadığının göstergesi sayılabilir. Annenin yanından hiç uzaklaşmıyor ya da sık sık anneyi kontrol ediyorsa, anne bir süre daha sınıfta kalabilir. Mümkünse; 10-15 dakikalığına dahi olsa, çocuğun sınıfta anne ya da bakım veren kişi olmaksızın kalması sağlanmalıdır. Fakat çocuk bu duruma çok tepki veriyorsa ısrar edilmemelidir. İlk gün tamamlanıp eve dönüldüğünde okulda yaşananlar üzerinde konuşulmalı, eğer çocuk reddediyor ya da geçiştiriyorsa bir oyun kurularak duygusal paylaşım sağlanmalıdır. Öğretmenini çok tatlı ve sevimli bulduğumuzu, arkadaşlarının çok cici ve eğlenceli çocuklar olduğunu düşündüğümüzü söylemek, çocuğun kreş ile ilgili olumlu tutumlar geliştirmesine yardımcı olacaktır.

İkinci gün, çocuk yine evden cesaretlendirilip heyecan duyması sağlanarak çıkarılmalı ve okulda 3/3.5 saat kalınmalıdır. Öğretmeni çocuğu neşe ile karşılamalı ve O’nu tekrar gördüğü için mutlu olduğunu söylemelidir.

Arkadaşlarının O’nu merak ettiğini, gelmezse üzüleceklerini ifade ettiklerini belirtmelidir. Anne ya da bakım veren kişinin O’nu –uyun olan yer neresiyse- lobide bekleyeceği ve ne zaman isterse annesini görebileceği söylenerek sınıfa çıkılmalıdır.  Çocuk anneyi de sınıfa götürmeye kararlıysa, sadece kısa bir süre için buna izin verilebileceği söylenerek sınıfa gidilmelidir. Çocuk bir oyuna dahil olduğunda, annenin süresinin dolduğu, ama okuldan ayrılmayacağı, söylenerek anne sınıftan çıkarılmalıdır. Öğle yemeğini arkadaşlarıyla yemesini denemeli, ama çok ısrar edilmemelidir. Mümkünse, yemekten sonra uyku ritüelini görmesi sağlanmalı, ama uyutulmamalıdır. Belki, ertesi gün için nerede yatmayı tercih edeceği sorularak, yarın okulda uyuyacağı konusunda imada bulunabilir.

Üçüncü gün, öğretmeni ile –anne olmaksızın- sınıfa gitmesi sağlanmalıdır. Okula geliş kahvaltı öncesi olmalıdır. Çocuğun öğle yemeğini okulda yemesi ve öğlen uykusu uyuması sağlanmalıdır. Uykuya dalma sırasında öğretmeni yanında oturmalı, saçlarını okşamalıdır. Uykudan kalktıktan yarım saat kadar sonra okuldan ayrılmalıdır. Bu süre içersinde, anne kreşten ayrılabilir ve uyanma saatine yakın gelebilir. Bu arada, anne çocuğun evde kreş hakkında konuştuklarını ya da davranışlarını, okul psikoloğu ile paylaşmalı ve işbirliği içinde davranmalıdır.

Anne okulda geçirdiği sürede çocuk ile ilgili tüm bilgileri okul psikoloğuna aktarmalı, evde nasıl davranılması gerektiği ile ilgili fikir almalıdır. Çocuğun davranış portföyü olabildiğince net aktarılmalıdır ki, öğretmen ya da okul yönetimi bir sürpriz ile karşılaşmasın…

Aile ortamı, evde kullanılan iletişim dili, birlikte yaşanılan aile bireyleri, yaşam alışkanlıkları ile ilgili ayrıntılı bilgi verilmelidir. Çocuğun sağlık bilgileri, varsa alerjik reaksiyonları, kronik bir hastalığı olup olmadığı vb okul yönetimi ile ayrıntılarıyla paylaşılmalıdır.

Dördüncü gün, ilk tüm gün okulda kalma deneyimi yaşanmalıdır. Çocuk, annenin O’nu öğretmenine teslim ettikten sonra, okuldan ayrıldığını görmelidir. Anne, çocuğun sınıfta mutlu olup olmadığını ya da ayrılma sahnesinde çocuk ağladıysa susup susmadığını görmek için tekrar içeri gelmelidir. Çünkü aksi takdirde tüm gün çocuğunun ağlayarak kendinden ayrıldığı sahne gözünün önünden gitmeyecektir. Bu sahne, bir anne için en dramatik sahnelerden biridir.

Ama, çocuk annenin okulda olmadığını bilmezse çok kısa bir süre içersinde normale dönecektir. Annelerin bu sahneyi görme hakkı ellerinden alınmamalıdır. Çocuk, okuldan mümkünse ilkindi kahvaltısından yarım saat kadar sonra alınmalıdır.

Beşinci gün, çocuğumuzun geri kalan eğitim hayatının ilk resmi tüm günüdür. Alıştırma haftasına, sürecin bölünmemesi için Pazartesi günü başlanması tavsiye edilir. Bu anlatılanların tamamı 3 ya da daha küçük yaşlardaki çocuklar için yaşanması gereken alıştırma sürecine aittir. 4, 5, 6 yaşındaki çocuklar için alıştırma süreci aşamalı olarak kısaltılabilir. O takdirde, başlangıç günü o kadar önemli değildir.

Çocukların akran grubundan öğrenebileceklerini, başka herhangi bir kaynaktan edinemeyeceklerini düşünüyorsak, hepimizin yaşayacağı bu süreç içerdiği zorluklar kadar, unutulmaz anları da yaşatacaktır bizlere…

Unutmayınız ki, verdiğiniz karar, hem kendi çocuğunuz hem de bu ülkenin geleceği için, verebileceğiniz en önemli kararlardan biri olacaktır. Bu sürecin arifesinde olan herkese kolaylıklar.

Gülnur TANYERİ KESGİN

Uzman Psikolog